Tıp dünyasında 'gastroözofagial reflü' olarak bilinen reflü hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla karakterize bir durumdur. Bu hastalık, özellikle günümüzde sağlıksız beslenme alışkanlıkları, aşırı stres, sigara ve alkol tüketimi gibi etkenlerle sıkça karşılaşılan bir sorun haline gelmiştir. Acıbadem Taksim Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Karaca, reflünün çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıktığını belirtirken, tedavi ve korunma yöntemlerine ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır.

Reflüye Neden Olan Faktörler

Reflü hastalığı, mide ile yemek borusu arasında yer alan ve kapak görevi gören yapıdaki geçici gevşemeler nedeniyle gelişir. Bu gevşeme, mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasına olanak tanır ve reflüye yol açar. Prof. Dr. Çetin Karaca, bu duruma yol açabilecek başlıca faktörleri şöyle sıralıyor: "Sigara ve alkol kullanımı, baharatlı ve asitli yiyecekler, kızartmalar, aşırı kilo, turunçgiller gibi besinler reflüye zemin hazırlayan etkenler arasındadır."

Özellikle sağlıksız yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları, reflü hastalığının daha sık görülmesine neden olmaktadır. Yapılan çalışmalar, eskiden sadece yetişkinlerin hastalığı olarak bilinen reflünün artık çocuklarda da yaygın hale geldiğini ortaya koymuştur. Günümüzde her 5 kişiden birinde reflü tespit edilmekte olup, bu hastalık toplum genelinde yaygın bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Reflü Semptomları ve Tanı Kriterleri

Reflünün en yaygın belirtisi, göğüs kafesi arkasında hissedilen yanma hissi ve acı-ekşi mide içeriğinin ağıza kadar geri gelmesidir. Yemeğin ardından yaklaşık yarım saat içinde bu belirtiler kendini gösterir ve özellikle dolu mide ile uyuma alışkanlığına sahip olan bireylerde şikayetler daha da artar. Gece astım benzeri öksürükler, boğulma hissi, boğazda yanma ve ses kısıklığı gibi belirtiler de reflünün tipik semptomları arasında yer alır. Prof. Dr. Karaca, kalp hastalıklarına bağlı olmayan göğüs ağrısının en sık nedeninin reflü olduğunu ve reflü tedavisinin ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Reflü tedavisinin günlük yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynadığını belirten Prof. Dr. Karaca, reflü şikayetlerinin sürekli hale gelmesi durumunda kansere yol açma riskinin bulunduğuna da dikkat çekmektedir. Bu nedenle reflü tedavisinin ertelenmemesi ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması hayati önem taşır.

Endoskopik Tedavi Yöntemleri

Son yıllarda tıp teknolojisindeki gelişmeler, reflü hastalığının tedavisinde de önemli yenilikleri beraberinde getirmiştir. İlaç tedavisine rağmen şikayetleri devam eden, ilaç kullanmak istemeyen ya da gece semptomları yoğun olan hastalar için endoskopik tedavi yöntemleri önerilmektedir. Prof. Dr. Çetin Karaca, bu yöntemlerin hastane yatışı gerektirmeyen, cerrahi kesiler olmadan uygulanan ve hastaların aynı gün normal yaşamlarına dönebildikleri işlemler olduğunu ifade etmektedir.

Endoskopik tedavi yöntemlerinden ilki, anti reflü mukozal ablasyon/rezeksiyon işlemidir. Bu yöntemde, yemek borusu ile mide arasındaki mukoza tabakası soyularak ya da argon gazı ile yakılarak daralma sağlanır. Yapılan çalışmalarda, bu yöntemin 5 yıllık izlem sürecinde hastaların %85’inde reflü semptomlarını ortadan kaldırdığı gösterilmiştir. İkinci yöntem ise endoskopik fundoplikasyondur. Bu işlemde, midenin üst kısmı yemek borusunun alt ucuna sarılarak dikilmektedir. Endoskopik tedavi yöntemlerinin cerrahi müdahaleye göre daha az invaziv olması, kısa iyileşme süresi ve düşük komplikasyon riski nedeniyle tercih edildiği bilinmektedir.

Gözleriniz Bozuk Olabilir mi? Bu Belirtilere Dikkat! Gözleriniz Bozuk Olabilir mi? Bu Belirtilere Dikkat!

Prof. Dr. Karaca, hangi tedavi yönteminin uygun olduğuna karar verilirken hastanın durumu ve reflü hastalığının şiddetinin mutlaka bir gastroenterolog tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir.

Reflü Hastalığına Karşı Alınabilecek Önlemler

Reflü hastalığından korunmak için yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler etkili olabilmektedir. Prof. Dr. Çetin Karaca, reflüye karşı alınabilecek önlemleri şu şekilde sıralamaktadır:

  1. Yatağınızın başını yükseltin veya başınızın altına çift yastık kullanın.
  2. Yatmadan en az üç saat önce yemek yemeyi bırakın.
  3. Yemeklerde yağlı yiyecekler, kafein ve çikolata tüketimini azaltın.
  4. Sigara, alkol, asitli içecekler ve baharatlı gıdalardan kaçının.
  5. Fazla kilolarınızdan sağlıklı bir şekilde kurtulmaya çalışın.
  6. Karın içi basıncını artıran korse ve sıkı kemerlerden uzak durun.
  7. Stres yönetimi tekniklerini öğrenin ve stresli durumlardan kaçının.
  8. Mümkünse ağrı kesici ilaç kullanmayın ya da doktor önerisiyle kullanın.
  9. Düzenli egzersiz yapın, ancak egzersizi yemeklerden en az iki saat sonra yapmaya özen gösterin.
  10. Yemek esnasında su tüketmek reflüyü artırabileceğinden, suyu öğün aralarında için.

Bu önerilere uyulması, reflü semptomlarını azaltmak ve hastalığın ilerlemesini önlemek açısından büyük önem taşımaktadır. Reflü hastalığı tedavi edilmediğinde, ilerleyerek ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği için şikayetlerin ortaya çıkması halinde mutlaka bir uzmana başvurulması gerekmektedir.

Kaynak: igf